Türk Kahve Kültürü

11 Mart 2014

Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır...

Yemenden İstanbul'a...

Bir gün birkaç gemi Tophane limanına yanaştı. Yıl 1453. Gemiler Yemenden çuval dolu kahve getirdi. Fakat çuval dolu kahveler tek tek delindi. Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin fetvasıyla gömüldü. Oysa Şeyhülislam kahvenin bir gün başını döndüreceğini akıl dahi edemezdi. Bir gün Şeyhülislam fetva verirken ona kahvenin kokusu çok tanıdık geldi ve sanki önceden kahveyi tatmış gibi hissetti. Sonra da kahve evlerinde elden elde kahveler içilmeye başlandı.

Şeyhülislam Ebussuud Efendi' ye gelen bu tanıdık tad ve koku bir süre sonra İstanbul'un da günlük hayatının bir parçası haline geldi. Mısır ve Yemen 1517 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliğine girmişti. Osmanlı sınırları içerisinde üretilen ve tüketilen kahvenin İstanbul'a ulaşması kaçınılmazdı.

Kahve önce kahve evlerinde çok sevilen bir içecekti. Sonra da herkesin sevdiği tadına ve lezzetine doyulmaz bir içecek haline geldi.

2. Kahve ve mistizm...

Şeyhülislam Ebussuud Efendi fetvayla kahveyi yasaklamasına rağmen, sıkı sıkı verdiği fetvaya uymadı. Hammer'a göre; yakın zamanlarda kahvehanelere fetva vermekten kaçınmıştı. Çok kesin olmamakla birlikte, kahvenin tüketimi Sufi din alimleri tarafından da yaygınlaşmaya başladı. Ebussuud Efendi 1. Sultan Süleyman döneminde de kahvehane açılması için kendi duruşundan ve tutumundan vazgeçmedi. Doktor Bedrettin Kaysuni Sultan'a kahve aromasının enfes lezzetini anlatan bir rapor gönderdi. Fakat Sultan bu rapora çok sıcak bakmadı ve birçok kahvehaneyi kapattı.

3. Kahve bahane...

Tarihçi Peçevi İbrahim Efendi 1554 yılında şu konuya dikkat çeker: İki Arap kahve ustası Halep hakemi ve Şam Şemsi İstanbul Tahtakale'de ilk kahvehaneyi açar. Bu yeni mekan çok kısa bir süre sonra hedonist aydınlar için popüler bir toplantı yeri oldu. Bir tarafta muhteşem bir kütüphane, bir tarafta şiirlerin okunduğu etkinlikler düzenlenirdi. İnsanlar hem muhabbete doymuyordu hemde kahveye.




4. 
Tahmishane....

Yönetim, kahvehaneleri ortadan ne kadar kaldırmak istese de başarısız oldu. Çünkü halk kahvenin o eşsiz tadına ve kokusuna tutkuyla bağlıydı. Sadece bu değildi tabiki de. Kahvehanelerdeki eşsiz sohbetler, düzenlenen şiir etkinlikleri, uzun süren tartışmalar vs... insanları kahvehanelere tutkuyla bağlanmasına neden oldu.

5. Dibekten bardağa...

Yemenden gelen yeşil kahve çekirdeklerinin kavrulması, öğütülmesi, için çeşitli araç ve gereçlere ihtiyaç vardı. Şems ve Hakem Tahtakale'deki kahvehanelerine kahve öğütücü, kavrulmasını sağlayan mutfak gereçleri almaktan kaçınmadılar. Başlangıçta tava, kâse kullanılırdı. Zamanla Türk kahvesi eşsiz lezzeti ve pişirme yöntemi ile herkes tarafından bilinir hale geldi. Modern ve estetik pişirme aletleri mutfaklarda yerini buldu. Önce kahve tavası mutfakta yerini aldı. Sonra kahvenin kavrulması kadar soğutulması da gerekliydi. Kahve soğutucusu da mutfaktaki yerini aldı. Ve kahvenin öğütülmesi aşaması. Kahve öğütücüsü de mutfaktaki yerini aldı.

7.Kahve fincanı...

Türk kahvesi denildiğinde akla; telve, kahve fincanı, cezve, dibek gibi kelimeler gelir.Fincan kelime kökeni olarak Arapçadan dilimize yerleşmiş. Kendi ses ve çağrışımları ile zengin kültürümüzü de yansıtmaktadır. Bir Türk ailesini kahve fincansız düşünemeyiz heralde. Mutlaka her evde bir kahve fincanı vardır. Kahve Türk kültürünün vazgeçilmezlerindendir. Bir muhabbet bahanesi, bir söyleşinin bahanesidir. Tadı ve lezzetiyle de harika bir damak tadı sunar.

Kahve dolu muhabbetlere...

 
T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.